Teknem olsun etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İlk yerli yelkenli tekne modeli ‘Azuree 46’ dünyaya yelken açtı.

İNAN Kıraç’ın sahibi olduğu Kıraça Grubu şirketlerinden Sirena Marine’nin ürettiği ilk yerli yelkenli tekne modeli ‘Azuree 46’ Cannes Boat Show’da düzenlenen basın toplantısıyla dünyaya tanıtıldı. Suna ve İnan Kıraç’ın kızları İpek Kıraç’ın 18 aylık CEO’luk dönemi içinde üretimi gerçekleştirilen ‘Azuree 46’ büyük beğeni topladı. Bursa, Orhangazi’deki fabrikada üretilen Azuree 46’nın basın toplantısına İpek Kıraç’la birlikte teknenin tasarımcısı Rob Humphreys de katıldı. Azuree 46’nın dünya lansmanında konuşan İpek Kıraç, “Bursa’daki fabrikamızın yüksek teknolojiyle donatılmış üretim kalitesini, uluslararası tasarım yıldızlarıyla bir araya getirerek, bugün sizlere sunduğumuz Azuree 46, hem açık denizlerde hem de tekne demirliyken üst düzey güvenlik ve konfor standartları sunan dünya çapında bir yelkenli tekne. Sirena Marine’in yeni vizyonu ve yaptığı kayda değer yatırımlarıyla uluslararası tekne ve yat üretimi sektörün önemli oyuncularından biri olduğuna güvenim tam” dedi. 

Video için tıklayınız......> http://youtu.be/2RgbdrokbBM



SIRADA İTALYA VAR

Türkiye’den uluslararası markalar yaratmak’ vizyonuyla yola çıkan İpek Kıraç yönetimindeki Sirena Marine’in Azuree 46’yı dünyaya lanse ettiği Cannes Boat Show’da yoğun ziyaretçi ilgisinin yanı sıra, uluslararası basına da teknenin Cannes’da çekilen fotoğrafları, tanıtım filmi ve kataloğu dağıtıldı. Azuree 46, 15 Eylül’de Cannes Boat Show ziyarete kapandıktan sonra, 2-6 Ekim 2013 tarihleri arasında ziyarete açılacak 53. International Genoa Boat Show’da yerini almak üzere İtalya’ya yelken açacak.

İlk seri yerli yelkenli üreticisi

KIRAÇA Grubu şirketlerinden, 2006’da faaliyete geçen Sirena Marine’in 25 bin metrekaresi kapalı alan olmak üzere toplam 155 bin metrekarelik Bursa, Orhangazi’deki fabrikasında 319’u mavi yaka olmak üzere, toplam 400 çalışanı var. Kuruluşundan bu yana 267 motoryat ve yelkenli tekne üreten Sirena Marine, Azimut- Benetti Grubu’nun çeşitli Azimut motoryat modellerinin üretiminin yanı sıra, kendi yarattığı “Azuree Serisi” ile Türkiye’nin ilk seri yelkenli tekne üreticisidir.2012 yılında İpek Kıraç’ın CEO’luk görevine atanmasıyla, yönetim reorganizasyonuyla beraber uluslararası bayi ağını da artırarak Hong Kong, Japonya, Avustralya kıyılarında da satışlar yapan Sirena Marine, “Türkiye’den uluslararası markalar yaratmak” vizyonuyla marin sektörünün güçlü oyuncusu haline geldi.


AZUREE 46’nın tasarımı Rob Humphreys tarafından gerçekleştirildi. 
Tasarımıyla benzerlerinden ayrılan Azuree 46, güvertesinde ve iç yerleşiminde ilk anda göze çarpan birçok avantaj sunuyor.Teknenin kolayca kullanılabilen yapısıyla bir arada sunulan şık ve tarz sahibi hatlar. Misafirler ve mürettebat için konforlu bir kullanım ve dinlenme alanı sağlayan geniş kokpit.Yatak haline dönüştürülebilen kokpit koltukları.Kolay idare edilebilen geniş yelken alanı.Geniş yüzme platformu ve kolaylıkla çıkarılabilen kıç dümenci koltukları 

Azuree 46’da her detay, teknede daha fazla konfor ve güvenlik sağlamak için tasarlanıyor. 
Pek çok tekne sahibi için ayırt edici bir performans sunan bir yelkenli sahibi olmak, hayat tarzının bir parçasıdır. Birçoğu için ise yelkenliyle yolculuk yapmak, güvertede rahatlamanın ve hayatın tadını çıkarmanın verdiği eşsiz zevki yaşamaktır. Demirliyken tekne yaşamını kolaylaştıran bir konforu sunması kadar, yelken açıldığında güzel dengelenen, istenenlere yanıt veren bir yat olması da tekne sahipleri için tartışmasız büyük önem taşır. Haftasonunda günübirlik yelken açmanın keyfini, ya da uzun mesafe bir yolculuğu belirlenen rotaya dahil etme macerasını yaşayabilmek; tekne sahiplerinin aradığı detayların başında gelir. Azuree 46 tüm bu koşulların hepsini başarıyla yerine getiriyor.Azuree 46’nın kokpit bölümündeki katlanabilir kokpit koltuklarının ister gün içinde güneşlenmek, ister akşam serinlikte uzanmak için kullanılacak yataklara dönüşebilmeleri, büyük bir rekabet avantajı sağlıyor. Teknenin hem demirliyken, hem de seyir halindeyken konforlu bir açık yaşam alanı sunmasının en büyük nedeni de budur. 
Ayrıca Azuree 46’nın geniş kokpiti, esnek ve adapte edilebilir kullanım kombinasyonları da sunuyor.

Dünyaca ünlü tasarımcı Rob Humphreys, Azuree 46’yı toplam 127 metrekarelik bir yelken planıyla tasarladı. Bu nedenle Azuree 46’nın ağırlık ve balast değerleri, sınıfının en üst seviyesinde balast oranı sağlıyor, bu da iyi bir yelken alanı taşıma kapasitesi ve güçlü bir performans anlamına geliyor. Azuree 46’da flok sarma sisteminin güvertenin altında olacak şekilde tasarlanması güvertenin şık ve düzenli olmasını sağlıyor.

Azuree 46, tek kişi tarafından bile kolaylıkla kullanılabilen bir tekne..

Alman ana yelken iskota sistemi ve kolay idare edilebilen flok yelkeni, çok az sayıda mürettebatla bile teknenin kolaylıkla manevra yapmasını ve hassas bir şekilde kullanımını sağlıyor.
Geniş ve ergonomik kokpit alanı, güvenlik ve konforu beraberinde getiriyor. Açılabilen yüzme platformu sayesinde, denize ve ilave güneşlenme alanına kolayca erişilebiliyor.
Tam Boy14,035 m
Su Hattı Boyu12,99 m
Maksimum Genişlik4,253 m
Su kesimi2,6 m. / 2.2 m.
Taşırma suyu10.450 kg
Ballast3.976 kg
Standard yerleşim3 kamara – 2 banyo
Motor gücü55 hp Volvo Penta
Toplam yelken alanı124.5 m2


devamını oku →

Sakin seyir manifestosu! / Türkçe-İngilizce-Fransızca...



1.Önemli olan tekne değildir. Önemli olan senin teknen ve denizle kurduğun ilişkidir. 
Boyunun, bedelinin veya donanımının, kürekli bir sandal veya büyük bir yat olmasının da hiç önemi yok. Önemli olan onu diğer bütün sahip olduğun nesneler gibi görmeyip, sana zevk veren, unutulmaz deneyimler yaşatan, denizi tanıtan ve en önemlisi seni sana tanıtan bir yol arkadaşı olarak gör.
2- Limanda bağlı olsa bile içinde zaman geçir. Yaşam alanının bir parçası olsun. Teknen üzerinde çalış, tamir et ki teknen de ortaya koyduğun eserlerden biri olsun. Bu, sen ve teknen arasında daha sağlam bağlar kurulmasını sağlar.
3- Denize çıktığında aceleci olma. Uzun bir yolculuk yapacakmışsın gibi dönüş saatini düşünmeden yola çık. Kol saatini unut ve güneşin seni yönlendirmesine izin ver. Denklemden hız ve zamanı çıkartırsan geriye uzay kalır : Deniz.
4- Sabit rotasız ve hedefsiz yola çık. Basitçe yelken yap. Kendini rüzgar ve denizin seni yünlendirmesine izin ver. Ne katettiğin ne de önünde kalan milleri düşün. Hiçbir yere gitme. Sadece denizde ol ve anın zevkini çıkart.
5- Elektronikleri unutup eski usül seyir yap. Aletlere bağlı kalmamayı öğren. Ne kadar zamandır rasat yapmadın ? Seyirde yerini saptayıp kağıt bir harita üzerine işle. Anemometreyi unut. Rüzgarı yüzünde ve ensende hisset. Seyir sanatını öğren : Gerçek denizcileri tanımlayan budur.
6- Cep telefonunu, radyoyu, müzik çaları kapat.Seni karaya bağlayan bağlantılardan belli bir zaman için kop. Sessizlik ! Denizin mırıltısını, bodoslamada dalgayı, yelkenin pırpırını, rüzgarın nefesini dinle.
7- Yekeye veya dolaba yapışıp kalma. Dümeni bir arkadaşına bırakıp kendini akışa terk et. Ne kadar zamandır teknenin güvertesine şöyle rahatça uzanmadın veya bodosamada oturup bacaklarını iki yandan sallandırmadın? Yalnız isen, yelkenleri trimle, dümeni bağla ve bırak böyle gitsin tekne. Ekibine ve teknene güven.
8- Bir seyir defterin olsun. Çıkışlarını ve hissettiğin duygularını yaz. Böylece her denizde oluşunun duygularını saklayacak ve ileride hatırlayacaksın. Bu duygularını mesela bir blogda başkaları ile de paylaş.
9- Eğer yarışmaktan hoşlanıyorsan asla ödülü düşünerek yarışma. Yarışa, denizi, tekneni ve kendini rekabet içinde tanımayı öğrenmek için gir.
10- Tekneni terk etme, o bunu asla yapmaz.
11- Hergün denizi bir an için de olsa seyret ve enerjisini içine sindir. Gittiğin her yere onu da götür.


The Slow Sailing Manifesto

1.- Whatever your craft, whether a rowing boat, or a luxury yacht, it’s yourrealationship with your boat and the sea that matters. Regardless of length,price and equipment, your craft isn’t just another of your many possesions butrather an agreeable travelling companion with whom you can learn about thesea and, more importantly, about yourself.
2.- Spend time aboard your craft even if it’s just tied up in the harbour. Make theboat part of your living space. Do little jobs aboard, this will hieghten your senseof ownership and will strengthen the ties between you and your craft.
3.- Leave your hurries and worries on the quay when you go sailing. Go withouta set time to return, as if you were leaving for a long journey. Forget your watchand let the sun guide you. If you take speed and time out of the equation you’releft only with space: the sea.
4.- Sail without a strict course or destination. Let the wind and sea take youwhere they will. Don’t think about miles covered or those still to go. Don’t goanywhere, just sail and enjoy the moment.
5.- Disconnect the electronics and sail like they used to. Learn not to depend onyour instruments. When was the last time you took a bearing? Or a sun sight?Find your position and mark it on the chart. Forget the windspeed indicator, feelthe wind on your face. Learn the art of sailing, become a real sailor.
6.- Disconect the mobile and turn off the music. Cut your ties with the land.Listen to the murrmuring sea, the bow wave, the flap of the sail, the breathing wind.
7.- Don’t hog the helm. Let somebody else take it. How long has it been sinceyou stretched out on deck or sat at the bow? If you’re sailing alone, tie off thetiller, balance the sails and let yourself go. Trust in your crew and in your boat.
8.- Write a log book. Detail your sailing trips and note down your feelings. Thengo back over your notes and re-live the experience. Share your experienceswith others in what ever way suits you best.
9.- Race, if that’s what you like but don’t go for the prize. Go to learn about the
sea, your boat and yourself. There’s no more stimulating prize than this.
10.- Don’t desert your boat, she’d never desert you.
(This is a play on a famous Spanish campaign to stem the amount of pets that are abandoned by the roadsides inSpain, particularly during the summer holidays.)
11.- Contemplate the sea for a while each day, let it’s energy flow into you and take it where ever you go.


Manifeste de la Navigation Tranquille

1.- L’important ce n’est pas le bateau mais le rapport que tu établis avec lui et la mer.
Peu importe sa longueur, son prix ou son équipement ; peu importe que ce soit un
canot à rame ou un grand yacht ; ce qui compte, c’est de le considérer non pas comme
un objet quelconque faisant partie de tous ceux que tu possèdes mais comme un
compagnon de voyage qui peut procurer plaisir, expériences inoubliables, une
connaissance de la mer et, surtout, de toi-même.
2.- Séjourne à bord, même si ce n’est qu’amarré au port. Qu’il devienne une partie de
ton espace vital. Travaille sur ton bateau, retouche-le, de façon à ce qu’une partie de
ton bateau devienne ton oeuvre, et qu’une partie de ton oeuvre soit en rapport avec ton
bateau. Cela établira des liens plus solides entre ton bateau et toi.
3.- Lorsque tu navigues ne sois pas pressé. Pars sans penser à l’heure du retour,
comme si tu partais faire un long voyage. Oublie ta montre et laisse le soleil te guider.
Si tu élimines la vitesse et le temps de l’équation, il ne reste que l’espace : la mer.
4.- Pars naviguer sans cap précis, sans destination. Navigue, simplement ; laisse-toi
porter par le vent et la mer. Ne pense pas aux milles parcourus ni à ceux qu’il reste à
faire. Tu ne vas nulle part. Uniquement navigue et jouis du moment.
5.- Oublie l’électronique et navigue à l’ancienne. Apprend à ne pas dépendre des
instruments. Combien y a-t-il de temps que tu ne prends pas un relèvement ou la
hauteur d’un astre ? Marque ta position et trace le cap sur une carte en papier. Oublie
les penons ; sens le vent sur ton visage et sur ta nuque. Apprend l’art de naviguer :
c’est lui qui caractérise les vrais marins.
6.- Coupe le cellulaire, la radio, l’appareil de musique. Coupe pendant un certain temps
les liens qui t’unissent à la terre. Silence ! Écoute la rumeur de la mer : la vague
d’étrave, le battement de la voile, l’haleine du vent.
7.- Ne t’agrippe pas à la barre ou à la roue. Cède le gouvernail à un membre de
l’équipage et laisse-toi porter. Combien y a-t-il de temps que tu ne t’allonges plus sur le
pont ou que tu ne t’assieds plus à l’étrave, pieds pendants ? Si tu es seul, amarre la
barre, équilibre le bateau avec les voiles et laisse-toi mener. Fais confiance à
l’équipage et à ton bateau.
8.- Rédige un journal de bord. Note les détails de tes sorties et les sensations que tu
éprouves. Tu conserveras ainsi les émotions de chaque sortie et tu pourras les revivre
plus tard. Partage ces expériences et ces émotions avec d’autres personnes à travers
un blog ou comme tu voudras.
9.- Si tu aimes faire des régates, ne les fais jamais en pensant au prix, mais parce que
c’est par la compétition que tu apprends à mieux connaître la mer, ton bateau et toi-
même. Il n’y a pas de prix plus stimulant que cet apprentissage.
10.- N’abandonne pas ton bateau, il ne le ferait jamais.
11.- Contemple la mer un instant tous les jours, imprègne-toi de son énergie et
emmène-lalà où tu ailles.
devamını oku →

Ahşap tekne büyük avantajlara sahip!

Ahşap tekne, hem ömür hem de konfor bakımından saç ve fiber teknelere göre büyük avantajlara sahip. Ahşap, nefes alıyor. Yazın serin, kışın sıcak oluyor.

Mega ahşap yatlarıyla adından söz ettiren Su Marine’in ortağı Tanju Kalaycıoğlu “Türk yatçılar özel imalat yerine iki katı fiyata fabrikasyon tekne alıyorlar. El dokuması yerine makine halısı almak gibi” diyor..
Mega yat inşasında Türkiye’nin, dünyanın en büyük ilk üç ya da dört üreticisinden biri olduğu söylenir. Gerçekten birçok tersanemiz çok uygun fiyatlarla çok kaliteli süper yat üretiyor. Süper yat üretiminin yanı sıra, yat tasarımcılarımız da, mega yat piyasasında değerli imza sahibi oluyorlar.

Meriç Köyatası yazıyor!
Geçtiğimiz günlerde Tuzla’da Su Marine Tersanesi’ni ziyaret ettim. Hem yaptıkları tekneleri dolaştım, hem de yatçılık üzerine sohbet ettik. Su Marine, 2007 yılında Ahmet Kesgin, Ronald Grünberg, Timothy Grünberg ve Göksen Kerezlioğlu tarafından kuruluyor. Bu isimlerin hepsinin yatçılık geçmişi çok eskilere uzanıyor. Özellikle Ahmet Kesgin ve kardeşleri 40 yıldan bu yana ahşap tekne imalatında, sanatları ve ustalıklarıyla ön plana çıkmış isimler. İmal ettikleri teknelerin tasarımları da imzası uluslararası piyasada bilinen Osman Tanju Kalaycıoğlu’na ait. Yaptıkları teknelerin tümü lamine ahşap ve epoksi kaplı...
Esasında ben Tanju Kalaycıoğlu’nu çok daha önceden tanırım. Benim teknem rahmetli Vecdi Arduman ile Orhan Yumak tasarımı. Teknenin yapımının son üç ayında Vecdi Arduman beyefendi rahatsızlanıyor, teknenin salma ve son hesaplarını Tanju Kalaycıoğlu yapıyor. 22 yıldır o tekne ile deniz domuz demeden en sert havalarda bile çok güvenli dolaşıyoruz.

Türk yatçıları anlamakta güçlük çekiyoruz
Avrupalı marka olmuş firmaların fabrikasyon standart teknelerinin yarı fiyatına, aynı kalitede daha konforlu ve daha lüksünü üstelik ahşap olarak yapıyoruz. Gidip o teknelerin plastik olanını alıyorlar. El dokuması halı varken, daha yüksek fiyata makine halısı almaya benziyor bu iş.
Türkiye’ye çok değişik sektörlerde yatırım yapan dolar milyarderi işadamları var. Bunlar bu yatırımları ve iş görüşmeleri için Türkiye’ye CEO’larını gönderiyor, kendileri gelmiyor. Ancak biz bu kişilere yat yapıyoruz. Bu kez CEO’ları değil, kendileri, eşleri, çocukları ve iç mimarları, sanat danışmanları ile birlikte Türkiye’ye geliyorlar. Bizim sektörün en önemli farkı bu.

Ünlü işadamlarının teknelerini de o yapıyor
Osman Tanju Kalaycıoğlu’nu bizim camia iyi tanır da yatçılık dünyası dışındaki kişilere yaptığı işlerin önemini kısaca şöyle anlatabilirim. Dünyanın sayılı mega yat sörveylerinden Don Patton’un, Billionaire Club’dan Flavio Billionaire’in, ünlü aktör Johnny Depp’in tekneleri hep Tanju Kalaycıoğlu imzasına sahip. Daha bana birçok ünlü işadamı saydı. Büyük teknelerin yanı sıra, Boğaz’da gördüğümüz çok sayıda ünlü işadamının geziden çok ulaşım amaçlı kullandığı 10-15 metre arası lobster türü tekneler de hep Kalaycıoğlu tasarımı. Bir kısmı Su Marine’de inşa edilmiş, bir kısmı Su Marine kurulmadan önce ama yine de Ahmet Kesgin tarafından yapılmış.

Ben gittiğimde, tersanede biri 33 metre, biri 36 metre olmak üzere iki yelkenli, biri de 28 metre klasik motor yat inşa halinde idi. 36 metrelik yelkenli ile 28 metrelik klasik motor yat bu sezon denize inecek. Dünyada 2008 yılında patlayan ekonomik krizin vurduğu sektörlerin başında mega yat inşa sektörü geliyor. Gerek dünyada gerek Türkiye’de bu sektördeki kriz henüz atlatılmış değil ama böyle bir dönemde Su Tersanesi’nde süper yat kategorisinde üç tekne inşasının sürmesi, yaptıkları işin kalitesini ve piyasadaki itibarlarını gösteriyor.

“Ankara teşvik etse bu sektör uçar”

* Ankara’nın yat inşa sektörünü teşvik etmesi haline bu sektör uçar. Bunun için yapılması gerekenler de esasında belli. Öncelikle Türk Bayrağı’nı vergi aracı olmaktan kurtarmak gerekiyor. Yat imalatı, İstanbul, İzmir, Antalya gibi yerlerde olabiliyor. Bu bölgeler de bölgesel teşviklerden faydalanamıyor. O nedenle, sektöre yönelik özel teşvikler getirilebilir.
* Bayrak sorununu çözersek çok sayıda yerli üretim, Türk bayraklı teknemiz olur. Türk bayrağından aldığımız vergilerle, insanları yabancı tekne almaya, dolaylı olarak Hollanda’daki, İtalya’daki, Fransa’daki işçiliği satın almaya özendiriyoruz.
* Yat endüstrisinde, işçiliğin katma değeri çok yüksek. Sektörün en az yüzde 50’si kalifiye işçilik gerektiriyor. Kalifiye marangoz, kalifiye saç kaynakçısı, kalifiye elektrikçi vs gibi... Sektörün sağladığı istihdam sonucu, maliyenin çalışanların harcamalarından alacağı dolaylı vergiler (KDV,ÖTV gibi), sağlanacak teşviklerin çok üzerinde bir rakam tutar.


devamını oku →

Denizlerin koca yürekli küçük yelkenlisi: Folkboat


Tasarımcı / Designer:     Tord Sunden (1942)

Toplam Boy / LOA:                       7,64 m. / 25 feet I inch
Su Hattı / LWL:                             6,00 m. / 19 feet 8 inches
En / Beam:                                       2,20 m. / 7 feet 2 inches
SU çekimi / Draft:                         1,20 m / 3 1 feet 11 inches
Ağırlık / Displacement:               1.960 Kg / 4,322 pounds
Yelken Alanı / Sail area:              24 m2 / 258 square feet
Safra / Ballast:                               Döküm Demir 1.040 Kg 
Direk / Spars:                    Ahşap / Aluminyum - Wood/aluminum

Torn Sunden’in Nordic Folboat’u bir yelken efsanesidir!

O, dünyanın savaş deneyimi ile kıvrandığı dehşet yılları olan 1939-1945 döneminin nadir miraslarından biridir. Sunden’in memleketi 2. Dünya savaşında tarafsızlığını ilan etmiş olan İsveç’tir. İsveçliler 1940’lı yılların başında, yeni bir İskandinav genel yelken teknesi sınıfı oluşturmak üzere uluslararası bir yarışma düzenlediler. Organizatörler, haftasonları ve tatillerde aile gezileri için de kullanılabilecek, ucuz, hızlı, denizci ve standart bir yarış teknesi arayışındaydı. Yarışmaya yaklaşık 60 tasarım katıldı ancak hiçbiri tam anlamıyla kabul edilmedi ve amatör yat tasarımcısı Torn Sunden organizasyon komitesi tarafından, ilk dört tasarımın en parlak yönlerini birleştirmek üzere seçildi.
Sonuç Almanların halk arabası anlamına gelen Volkswagen’ine eşdeğerdi. Halk teknesi olarak adlandırıldı, Folkboat
Sonuçta yarışmayı düzenleyenlerin başarısı hakkındaki en güzel kanıt, daha son planlar tamamlanmadan İsveç’in her yanından seksen sipariş alınması idi.
Orjinal konseptinde uzun, yüksekçe bir kıç tasarımı vardı. Fakat muhtemelen ciddi yapım maliyetleri getireceğinden dolayı bu tasarım sonradan budandı. Sonuç, çok daha denizci olan ayna kiç idi. Ayna, öylesine yakışıklı bir eğim ile yerleştirildi ki, hafif yüksekliği olan baş ile de daha iyi uyum sağladı. Dolayısıyla omurga salmanın son kısmı da bununla hizaya gelecek şekilde kırpıldı. Yapılan bu cömert kısaltma, salmanın ıslak alanını, verimini azaltmaksızın küçültmeyi de başardı. İlk eleştiriler, eğimli dümen palasının bazı durumlarda dümen tutmayı zorlaştıracağı yönünde idi, ancak tecrübeler yanıldıklarını ortaya koydu.
Folkboat karinası , hafifce sarkık bir sintineye sahip, yuvarlakça şekillidir. Bu kombinasyon, hafif bir hassasiyet verse de sunduğu deniz konforu ile bunu telafi eder. Aldığı sarsıntının ardından, Folkboat ciddi bir şekilde toparlar, öyle ki diğer sınıfları limanda tutacak kadar güçlü rüzgarlarda bile Folboat’lar yarışabilir. Güverte ve kamara çatısı rüzgar direncini azaltacak şekilde alçaktır ve altında bulunan herhangi bir canlıya konfor adına hiç taviz vermez. Başüstü güverte, üzerinde çalışmaya elverişli biçimde derli topludur. ( Üzerinde yalnızca bir hatch ve koçboynuzu bulunur)

‎1943’de İsveç tasarım ödülü kazanandı
Norveç’de nüfus 4,5 milyon iken, tekne sayısı 1,5 milyon oldu. Her üç teknenin bir folkeboat. Kuzey ülkeleri, Amerika, hatta Avustralya dahil en az. 600.000 ikizi var. Atlantiği en çok geçen tekne. Hiç bir tekne bu kadar çok üretilmedi.
İsveç Marieholms Bruk tersanesinde 1967’den üretimin kesildiği 1984’e kadar 3.400’den fazla International Folkboat üretildi, hatta bu süreçte 1975 yılında yıllık üretim rekoru yılda 552 tekne üretimi yapılarak kırıldı. Ardından talepte keskin bir düşüş yaşansada, sonraki 9 yıllık dönemde de yaklaşık 1.000 tekne daha satıldı.
İlk tekneler tabii ki ahşap idi. Gövdeler, her kaplama tahtasının bir sonrakinin üzerine binmesi yoluyla, yani bindirme kaplama metodu ile yapılmıştı. Bu yöntem teknenin hem çok sağlam, hem de hafif olmasını sağlıyordu. Ayrıca görünümü de, zarif çizgilerinin tekrarlanarak vurgulanmasını sağlayarak güzelleştiriyordu.

Fiberglass Nordic Folkboat üretimi de bir yandan süregeldi

Kerteminde şehrinde kurulu Danimarkalı tekne üreticisi Folkboat ahşap gövde tasarımının bindirme kaplama da dahil replikalarının cam takviyeli plastikten şu ana kadar toplam 900 adet üretmiştir.
Ahşap teknenin bindirme kaplama görünümü dahil, reprodüksiyonu olan ilk fiberglass Nordic Folkboat 1977’de lisanslandı. Figerglass Folkboat’lar ahşap olanlarla aynı koşullarda yarıştı ve katı one design kurallarına uymak adına ahşap direkler kullanmak durumunda kaldılar.

Contessa 26
One Design kurallarına tam uygun Nordic Folkboat’ların yanı sıra, Folkboat’un meşhur denizciliğini ve o güzel klasik görünümünü barındıran ancak daha geniş iç alan, daha geniş en, daha yüksek kabin tavanı, daha uzun su hattı sunan binlerce de Folkboat görünümlü tekne bulunmaktadır. (örneğin Contessa26)
IF Boat
1966’da Torn Sunden, klasik Nordic Folkboat’un geleneksel bindirme kaplamasından yoksun yeni bir versiyonunu sundu. Düz kaplamalı bu model, daha derin ve self bailing (suyu kendi tahliye eden) bir kokpit ve içeride daha fazla lüks içeriyordu. Bu versiyon International Folboat olarak tanınsa da, İsveçliler bu tanımlamanın yanıltıcı olduğunu göz önünde bulundurarak, onu IF Boat olarak adlandırdılar. Ancak International Folkboat terimi ABD’de güncel kaldı ve San Fransisco International Folkboat birliği yarış ve gezi aktivitelerinde bu ismi kullanmaya devam etti..

60 yıl sonrası
Bugün, Folkboat lansmanının 60 küsürüncü yılında, ahşap ve fiberglass’tan yapılmış binlerce Folkboat deniz üzerinde bulunmaktadır. Büyük çoğunluğu Avrupa’da olan Folkboat’lar ağırlıklı İsveç, ardından Danimarka Almanya, Finlandiya ve İngiltere’de dir. San Fransisco Folkboat Birliği tarafından yönlendirilen yaklaşık 120 teknelik bir filo da, Folkboat’un mükemmel sert hava performansının çok takdir edildiği bir yer olan San Fransisco’da bulunmaktadır.

Türkiye'de sadece yedi adet...



Bildiğimiz ve izleyebildiğimiz kadarıyla 2009 yılına gelindiğinde; Türkiye’de halen yaşayan 6 adet ahşap Folkboat bulunmakta idi. Bunlar İstanbul Arduman tersanesi yapımı olup, o dönem 3 tanesi İstanbul’da(Uçarı-Badem-Heves) 2 si Bodrum’da ve 1 tanesi de Mersin Erdemli’de karada idi.
HEVES


MyLife 2011
Karada bulunan ve bakımsız durumdaki onarılması zor Emoş adlı folkboat; iki doktor arkadaş için yenisini üretelim fikrinin hayata geçmesini sağladı. Planlarını Danimarka’dan getirtdiler ve yapımına iki yıl içinde başlandı.
Sonuçta da MyLife ortaya çıktı.

MyLife en yenisi..

MyLife; bu durumda çok uzun aradan sonra Türkiye’de üretilmiş 7.ahşap folkboat. OneYYat tesislerinde Adana’da üretildi. Bu tesis; özellikle amatör kişiler kendi teknelerini isterler ise burayı kullanarak yapabilsinler amacı ile kurulmuş ve her tür desteği sağlıyor.
Her boy ve tasarımda ahşap tekne üretimi yapılıyor.
MyLife; 2011 eylül de İstanbul’da suya indirildi. Alıcılarını bekliyor. İletişim tel.05053298777

Folkboat, Türkiye için küçük yelkenli tekneler düşünüldüğünde ölçüleri ve imkanları açısından; ailece, çocuklar ile birlikte yelken yapabilme, güvenli seyahat imkanı vermesi sayesinde önemli bir açığı doldurabilecek bir tekne modeli olarak görülebilir.

.
devamını oku →